1 Temmuz 2013 Pazartesi

Yalnızlık korkusu


Yalnızlık Korkusu Bir Hastalık Haline Gelince...

İnsan yaşamını temelde iki hastalığın mahvedeceğine inanırım: Hastalıklı yalnızlık korkusu ve kendine acıma. Aşağıda okuyacağınız yazı, ilkinin bir teşhisi.


Bu yazının taslağını tam bir ay önce yazmışım. Yalnızlık korkusu yüzünden hatadan hataya atladığına tanık olduğum kişiler çoğalmış çevremde, "Yeter!" demişim. Hatta çok yakınımdaki bir tanesine pek kızmış, kızgınlığımı satırlardan çıkarmışım. Çok acımasız yazmışım, çok sert. Ancak asıl kızgınlığımın kendime olduğundan bihabermişim. Ne safmışım. Meğer o güçlü, gururlu, mağrur kadın (bendeniz) son bir iki yıldır benzer bir hastalıktan muzdaripmiş. Benim versiyonumda, yolu yoluma uymayanlara, değerleri (ya da değersizlikleri) hayatıma yakışmayanlara daha o ilk idrak anında, eskiden yaptığım gibi "Hadi bay, buraya kadarmış." diyememişim. Yolun sonunda bana yarardan çok, zarar vereceğini gayet iyi sezmişim de, bir türlü çekip gidememişim. Hayat çok ilginç. Önce bir ders veriyor. Anlamazsanız baştan anlatmak için bir ders daha veriyor. Ta ki siz öğrenene dek. Bende de semptomlar çoktan belirmiş de egom onları bir güzel örtmüş. Çünkü ben, o harika ben, yıllardır başkalarında eleştirip durduğum bu hastalığı kendime hiç yakıştıramamışım. Hani psikolojide denir ya, 'en çok eleştirdiğin her ne ise o tam da sensin' diye... İşte aynen öyle.
Baştan belirteyim, burada bahsettiğim yalnızlık korkusu; sağlıklı bir bireyin sosyalleşme içgüdüsünden farklı. Yalnızlıktan ve yalnız kalmaktan herkes bir ölçüde korkar ve bu olumlu bir korkudur. Dünyayla ve insanlarla harika ilişkiler kurmamızın, çoluk çocuğa karışmamızın, bir yerde bencillikten sıyrılıp birlik-birliktelik düzeyine erişebilmemizin en temel motivasyonudur o korku. Bu yazıda bahsettiğim 'hastalıklı' yalnız kalma korkusu ise, bir insanın sırf yalnız kalmamak adına, sürekli bir şeylere katlanmasına sebep oluyor. Sevmezken seviyor gibi yapmasına, gereksiz bir ilişki ve insan çöplüğü yaratmasına, sonuçta bir gün hem kendine hem başkalarına zarar verecek yalandan bir dünya kurmasına neden oluyor. Kısacası bu yazıda, büyük bir kendini kandırıştan söz ediyorum. Ben kişisel olarak hastalığın bu yazıda bahsedildiği gibi 'dahili ve harici sonsuz yalanlar' evresinde değilim belki ama çevremdeki birçok kişi gibi bunun bir gün beni de ele geçirebileceğinin farkına vardım.
Siz de elinizi kalbinize, egonuzu kapınızın dışına bırakın ve teşhisinizi koyun bugünden. Kendiniz için, sevgiliniz için, anneniz için... Tedavisini de kendi mütevazi küçük aklımla verdim, herkes kendi reçetesini yazabilir. Buyrun başlayalım.
2013-01/yalnızlık_15.jpg
Hastalıklı Yalnızlık Korkusu Nedir?
Hastalıklı Yalnızlık Korkusu, seni çoğu zaman yanlış kişilere, yanlış ilişkilere iter ve bu ne yazık ki kroniktir. Aslında ait olmadığın yerlerde, hiç istemediğin insanlarla yan yana durursun. Sana sahte ya da gerçek farketmez, biraz olsun güvende hissettirecek herkes bu oyunda oynayabilir. Dünkü deneyimler başarısız ve yaralıdır, sonunda hep yalnız kalmışsındır. Bu yüzden bugününü ve yarınını mutlaka garanti altına almalısın-dır.
Hayattaki '1' milyon olasılığı '0' gibi algılar, mecbur hissettiğin benzer tiplerle yüzeysel arkadaşlıklar geliştirirsin. Bu arkadaşlıklar genelde uzun sürer, ama içi boştur. Karşı cinsle olan ilişkilerinde de bu böyledir. Giriş gelişmesi muğlak, sonu mutsuzlukla mutlak ilişkiler yaşarsın. Çünkü hiç yalnız kalmazsın, hiç boşta kalmazsın, doğru kişiler hayatına girseler de oturacak yer bulamazlar.
Dünyana hiç uymayan, uymayacak kişileri kalıplarına sığdırmak için itip bükersin; sonuçta ya onlar kırılır ya senin kalbin/kalıbın. Senin tek derdin bir şekilde yalnız kalmamak olduğundan, aynı film farklı oyuncularla tekrar tekrar çevrilir durur da sen hep 'niye böyle oluyor, bunlar hep beni mi buluyor' diye sorarsın. Etrafını bir sürü insanla, eş dost aileyle doldurur, onlara kendini beğendirmek için binbir takla atarsın. Çünkü kendini güvende hissetmenin ve insanları yanında tutmanın birincil yolu, onları her koşulda memnun etmektir. Garip bir cömertlikle tüm sevgini, zamanını, zenginliklerini sunarsın önlerine. Tek istediğin bir gün 'diğerleri gibi' seni terk edip gitmemeleridir. Halbuki en saf ilişkiler bile bir yerde pragmatiktir ve öyle olmasa bile, insanlar eninde sonunda giderler. Bunu bilmezsin.
Dışarıdakiler seni alkışlarken, belki de nasıl harabe olduğunu sadece içerisi bilir.
Bazen kimseyi gerçekten sevmediğini düşünürsün, kendini bile. Belki kendine katlanamadığındandır ya, bir gün sonsuza dek 'sen' denen o dört duvarla başbaşa kalmaktan da ölümüne korkarsın.
Bilmezsin ki o dört duvarı bir tek sen yeşertebilirsin. Doğru kişilerle, kendin olarak, kendini gerçekleştirerek, kendini sevmekten yola çıkarak. "Yalancıktansa hiç olmasın, olacaksa gerçek olsun." diyerek. Tedavisi yalnızca budur yalnızlığın, yalnızlıktan korkmak hastalığının:
Çemberi daralt, yalnız kal.
Kendini dinle, tek başına soluk al.
Korkma, ölmeyeceksin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder